29 Mart 2010 Pazartesi

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi

Cumartesi günü Pera Müzesi'ndeydik. Asıl istediğim "İstanbul'un Tarih Sahnesi Hipodrom/At Meydanı" sergisi gezmekti. Onun dışında 4 sergi daha vardı hepsi birbirinden keyifliydi.

1. Katta "Anadolu ve Ölçüleri Koleksiyonu" ve "Kütahya Çini ve Seramikleri" sergisi.

2. katta "Düşlerin Kenti İstanbul"  Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’ndan seçilmiş yapıtlar, 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına uzanan bir zaman dilimi içinde, çoğunlukla batılı sanatçıların Osmanlı dünyasına bakışını, gözler önüne seren önemli görsel belgelerdir. Üç ana bölüm olarak kurgulanan sergi, ev ve özel mekânlardaki yaşantıdan, kentsel alana ve oradan da İstanbul’un genel görünümlerine uzanıyor. Böylelikle Avrupalı ressamların tuvallerine yansıyan İstanbul, topoğrafyası, mimarisi, insanları, gelenekleri ve yaşam biçimleriyle bir bütün olarak yeniden canlanırken bu gezginlerin “doğu yolculuğu”na biz de katılıyor, eşsiz güzellikler barındıran Osmanlı dünyasını ve İstanbul’u onların gözünden, onlarla birlikte yeniden keşfediyoruz.

Osman Hamdi Bey'in meşhur eseri "Kaplumbağa Terbiyecisi" nin 1906'ta yapılmış 1. versiyonu da koleksiyon içinde yer alıyor. Özellikle "Lale Devri"ndeki "Sadabad Eğlenceleri"nde geceleri bahçelerin aydınlatılması için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakılırmış, ne kadar doğru bilmiyorum.Tablo'nun anlatmak istediği büyük ihtimalle bu değil tabi ama o zamanlarda da bu tip eğlenceler olduğunu düşünmemek için sebep yok, böyle şatafatlı eğlenceler o zamanlar bol bol düzenleniyordu herhalde.

Doğulu Kadının özel yaşam alanı olan hareme girmek her babayiğidin harcı olmadığından genelde resamlar bu yaşantıyı hayali olarak  ve özellikle de iç mekan tasvirlerinde modelleri genellikle gayrimüslim ailelerden seçerlermiş ki bu zaten tablolarda açıkça belli oluyor. Bu koleksiyon eserleri Pera Müzesi'nde sürekli sergilendiği için belli bir süre sınırı sanırım yok. Mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Bir zamanlar İstanbul'un nasıl olduğunu hayal etmekten öte resimlerde görebilirsiniz.

3. katta "Hipodrom/At Meydanı" sergisi. Bizans İstanbulu’nun en büyük ve en önemli yapılarından biri olan Hippodrom, kentin merkezinde imparatorluk sarayının hemen yanında yer alırdı. 4. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar, sadece en heyecanlı ve en gözde atlı araba yarışlarının, gösterilerin yapıldığı bir alan olmakla kalmamış; aynı zamanda, imparatorların tahta getirildiği, askeri zaferlerin görkemli gösterilerle kutlandığı ve halkın, imparatorlarının huzurunda isteklerini dile getirebildikleri en önemli kamusal alan olmuştu. Atmeydanı ise Osmanlı dönemi İstanbulu’nun en önemli ve hareketli kamusal alanlarından biri oldu. Cumhuriyetin kuruluş döneminde de önemli olaylara ev sahipliği yapan İstanbul’un bu çok özel ve renkli alanını, Hippodrom / Atmeydanı: İstanbul’un Tarih Sahnesi sergisi arkeolojik bulgular, mimari çizimler, fotoğraflar İstanbulluları yaşadıkları kentin hafıza yolculuğuna çıkarıyor. Sergi, olağanüstü güzellikteki anıtların süslediği görkemli Hippodrom’u yeniden kuruyor ve çevresindeki yaşamı irdeliyor.

Hipodrom'un üç boyutlu bir görüntüsünün de yer aldığı bu sergide ben çok etkilendim. Nereden nereye gelmiş İstanbul. Keşke bu eserlerin en azından bir kısmı korunabilseymiş ama bu çalışmalara 1950'lerden sonra son verilmiş neden bilinmez. Sergi 18 Nisan'a kadar açık mutlaka görün.

4. katta "Picasso-Suite Vollard Gravürler Sergisi"  Suite Vollard, Picasso’nun yakın dostu ve döneminin en ünlü sanat tüccarı olan Ambroise Vollard’ın siparişi üzerine Picasso tarafından üretilen 100 gravürden oluşuyor. Bu sergi de 18 Nisan'a kadar açık. 5. katta da bu serginin devamı olduğunu düşünüyoruz ama artık o kata çıkacak halimiz kalmadığı için Pera Müzesi gezimizi burada noktaladık.


Ayrıntılı bilgi için ; Pera Müzesi



Sonrasında Asmalımescit'te zar zor yer bularak buz gibi biralarımızı yudumladık. Tünel'i eskiden de çok severdim şimdi daha güzel olmuş, ama öğrencilik yıllarımız kadar sık gelmiyoruz. Genelde kalabalık ve güvensiz buluyorum fakat yinede Şebnem Ferah gibi ben de ne kadar sevmiş olabilirim derken "İstiklal Caddesi Kadar" diyebilirim.

0 yorum: